İstiklal Piyesi
Karşımda koca bir topluluk var. Yaklaşık 50 ile 60 bin arasında insan olduğunu tahmin ediyorum. Ellerine intikam bayrakları almış çocukları, henüz lise dönemlerinin heycanını üzerinden atamamış anarşist üniversitelileri de gözüm az buz seçebiliyor. Konser alanlarını aratmayan bir curcuna hakim meydanda. İnsanların öfkeli sesi birbirine karışmış uğultular halinde kulaklarıma ulaşıyor. Bunca insanın odaklandığı tek kişinin ben olduğunu fark ettiğim an elime bir mikrofon tutuşturuluyor. Onlarca dakikadır meydana hakim olan uğultu yerini birden ölüm sessizliğine bırakıyor. Küçük çocuklar beni görebilmek için babalarının boyunlarına çıkmış. Kalabalık arasında ezilen yaşlılar bir an önce yerden kalkıp bana kulak verme peşindeler. Herkesin beni görebileceği epeyce büyük bir sahne kurulmuş. Bir ara sahnenin sağ tarafında buraya çıktığımdan beri gözlerini üzerimden çekmeyen uzun boylu, yapılı ve baştan ayağa siyahlar giymiş adamın güneş gözlükleri gözüme çarpıyor. O an, o siyah camlarda bembeyaz bir melek edasına bürünmüş kendimi görüyorum. Geçici olarak kaybettiğim hafızamın yerine gelmesiyle başıma aldığım darbelerin acısını hissetmeye başlıyorum. Acıları hissetmemle neden elimde mikrofon olduğunu da anlıyorum. Ve benden istenen konuşmayı yapmaya başlıyorum. 'Bugün karşınıza gözlerinizi bürümüş kin ve nefretin hakkını vermek için çıktım. Ne amaçla çıkmış olursam olayım milletimin her kesiminin ortak bir gayeyle hareket edip birlik içinde burada toplanması beni mutlu etti. Yanlız şunu da belirtmek isterim ki aranızda bulunan bazı kimseler de yakın zamanda burada olmayacaklarının garantisini veremezler. Ben ve sizler vicdanında adalet duygusunun zerresini taşımayan, ipini gerici güçlerin ellerine vermiş kukla yargıçlar tarafından yargılanıyor ve yönetiliyoruz. Ben adalet sahnesine çıkarken bu sahnede adalet rolünü oynayacak aktörleri görmeyeceğimi biliyordum. Yanlız yine bildiğim bir husus vardı ki o da doğmak, yaşamak ve ölmek olarak sistemleştirilmiş şu hayat piyesinde hiçbir zaman ezilmeyi kabul etmeyeceğimdi. Fakat şimdi görüyorum ki bu piyes tek başına oynayabileceğim bir piyes değil ve rol arkadaşlarım oyuncu olmayı değil de kukla olmayı tercih etmişler. Buradan size ve bu konuşmamın ulaşacağı her eve haykırıyorum. Ben hayatım boyunca ülkeme, milletime zararı dokunacak hiçbir işte bulunmadım. Bugün burada vatanına her şeyini feda etmiş bir kimse olarak vatan hainliğiyle suçlanıyorum. Sözde vatanına sadece bazı temel fedakarlıklar yapmış -yapmakla yetinmiş- sizlerse vatan sever kimseler olarak benim sonumu izlemekle onurlandırılıyorsunuz. Şunda kimsenin şüphesi olmasın! Bu millet, bu bayrak,bu vatan benimle ya da bensiz ebedi kalacaktır. Bu ölüm sahnesine boyun eğmeyen, vicdani değerlerinde adaleti bulan her vatandaş çıkacaktır. Şimdi üzerimde bembeyaz bir idam gömleği var. Ben isterdim ki bu gömlek şehit kanı kadar kırmızı olsun. İstiklal yolunda can veren herkes de şehit olsun!' Mikrofonu idam taburesine koydum ve taburenin üzerine çıktım. Tabure yere düştüğünde mikrofon da yere düşer ve çıkan sesle bunca kalabalığın beklediği son gerçekleşir. Birazdan yanıma gelen iri yarı adam cellat rolüne bürünmüş azraildi. Başıma geçirilmiş yağlı urgandan milletime gülümsedim. Son....
Enes Uygun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder