1 Mart 2017 Çarşamba

Ali Ural'dan...

Sevgili Dost,
Senden şikayet var.
Sana ne deniliyorsa onu yapacak, gerginliği tırmandırmayacaksın. Her şey yolundaymış gibi davranacak otobüste ayağına basıldığında, kim diye bakmayacaksın. Özür dilemiyor mu? Olsun. ‘’Dikkat edin!’’ gibi aşırı sözler sarf etmeyeceksin. Lokantaya mı gittin, menüde ne varsa onu isteyecek, canının çektiğini söyleyip can sıkmayacaksın. Dolu yağarken, ‘’Hava ne güzel!’’ derlerse gülümseyerek başını sallayacak, elbise alırken, ille de bir beden küçüğü diye ısrar etmeyeceksin. ‘’Böyle daha zengin olduğunu,’’ dostum sen de anlayacaksın. Gazinoya gittiğinde assolist ne söylerse onu dinleyeceksin. İstediğin şarkıyı kağıda yazıp ortamı germeyeceksin. Kasap, kaşla göz arasında yağı kıyma makinasına mı dolduruyor, ‘’Ne yapıyorsun?’’ diye asla bağırmayacak, kasabı heyecanlandırıp elini kıyma makinesine kaptırmasına sebep olmayacaksın. Dolmuş şoförü buruşuk paranı kabul etmezse hemen gıcırını verecek, sana verdiği eksik para üstünü hoş karşılayacaksın. Yolculukta seyahat ettiğin koltuğun bir başkasına da satılmış olması yüzünden, tansiyonunu yükseltip diğer yolcuları huzursuz etmeyeceksin. Paylaşmanın önemini hatırlayıp koltuğunu terk edeceksin. Aldıktan birkaç gün sonra topuğu fırlayan ayakkabın için hemen sokağa fırlamayacaksın. Kendin tamir edemiyorsan, üç beş kuruş verip krizi atlatacaksın. ‘’İki gün önce almıştım ne çürük mal,’’ gibi sözleri asla ağzına almayacaksın. On beş senedir devam eden kooperatif inşaatı yüzünden sinirlerini yıpratmayacak soranlara ‘’Geç olsun ama güç olmasın’’ diyeceksin. Gemi batarken panik yapmayacaksın. Bazılarının filikalara önce binip gemiden ayrılması yüzünden, ‘’Filikaya beni de alın,’’ şeklinde dayatmayacaksın. Hüsnüzanda bulunup herkese yetecek kadar filika olduğunu, ya da geminin batmayacak kadar güçlü olduğunu düşüneceksin. Varsın türkü söyle desinler sana; teller gerilir diye, sazını akort etmeyeceksin. Senden öncekilere olanlar tedirgin etmesin seni; senden sonrakileri tedirgin edeceksin. İçinde rengarenk fişekler patlasa da gözlerinden taşmasına izin vermeyeceksin.
(Posta Kutusundaki Mızıka/A. Ali Ural/Şule Yayınları/83. Baskı/ Sayfa 161)


Bu satırlar birçoğunuza kişinin kendini kandırma yolları olarak gelebilir. Bana göre değerli yazar Ali Ural ‘Sevgili Dost’ları olarak gördüğü bizlere ‘Sevgili Dost’ olabilmenin yollarını saymış. Sadece arkadaşlarımıza karşı dost olmak değil bu. En başta kendimize ve dünyaya karşı dost olmak.

Ali Ural’ın yaptığı aslında bir ütopya tasviri. Alıntıdaki tüm tavsiyelere uyan insanlarla dolu bir toplum düşünün. Bu toplumda herkes herkese karşı hoşgörü ve hüsnüniyet sahibi olsun. Yardımlaşmak en büyük erdem, şikayet etmek en büyük kötülük olsun. Sinirli insanlar bir suç işlemişcesine sinirleri oranında cezalar alsın. Psikiyatri poliklinikleri hastanelerde değil hapishanelerde olsun. Çünkü özgür toplumda mutsuz insanlara rastlamak mümkün olmasın. Yüzü asık dolaşmak yasaklansın ve gülümsemek anane haline gelsin. Hatta devlet başkanları bile en mutlu kişilerden seçilsin ve mutlu olmayanların oy hakkı olmasın. Okullarda matematik, coğrafya dersleri kaldırılsın, müfredatta ‘Mutlu Sayılar, Mutlu Coğrafya’ dersleri yer alsın. En mutlu öğrenciler sınıftan geçerken, mutsuzlar bütünlemelerle, yaz okullarıyla uğraşsın.

-Ali Ural’ın tabiriyle- Sevgili Dost,

Ütopyamı nasıl buldun?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Bu Blogda Ara